Rüzgar Gülü
- Ahmet Yagci
- 18 Eyl 2022
- 2 dakikada okunur
Rüzgar gülü ince uzun bir çubuğun ucunda farklı renklerde plastik buklelerden yapılmış ve rüzgarın gücüne buklelerin içine çektiğinde hızla dönen bir çocuk oyuncağıdır. Var olabilmesi rüzgarlara bağlı olan bu basit oyuncağı bir mağazada görüp internetten sipariş etmiştim. Geldiğinde, ucuna bağlayabileceğim herhangi bir çubuk olmadığı için bahçenin sol tarafındaki mor salkıma kardeş olarak aldığımız ve pergulenin sağ tarafına diktiğimiz yeni mor salkım fidanını saksıda tutan ince uzun bir kamış çubuğunun da boşa çıktığında kendi kısmeti olacağından habersiz bir köşeye atılmıştı. Bahçenin rüzgar alan ve görünen bir köşesini özenle seçtikten sonra bambu kamışı toprağa sapladığım anda önündeki set devrilen bir barajın suları gibi hızla ve güçlü bir şekilde renkli kanatları dönmeye başladı. Rüzgarlı bir günde yerleşmişti bahçemize ve şanslıydı.

Rüzgar gülü gibidir hayatlarımız. Dışarıdan bakan birinin durgun ve flu ve griye çalan tek renk gördüğü görüntü bizleri aldatır çoğu zaman. İçimizde dönen renkli kanatları ancak rüzgar durduğunda görebiliriz. Kanatlarını oluşturan renkler kırmızı, turuncu, sarı, pembe, mor, yeşil ve maviydi. Hayatı oluşturan ana renkler, farklı yönlerden esen rüzgarlarla birlikte farklı renklere evriliyordu. Rüzgar gülü gelince çok heyecanlandım nedense. Görünürde basit bir oyuncak veya bir bahçe süsü olmasına rağmen sanki beni çocukluğuma ışınlayan bir şey oluvermişti. Rüzgar gülleri basitti, saftı ve rengarenk kanatları ile bir çocuk için çok iyi bir arkadaştı. Koşarken elinde tuttuğu rüzgar ile veya üflediğinde dönmeye başladığında hangi çocuk heyecanlanmaz ki? Benim çocukluğumda bir oyuncak olarak önemli bir yer tutan rüzgar gülünün aynı coşkuyu kendi kızımda uyandırmadığını fark ediyorum. Kırkı geçmiş yaşıma rağmen rüzgar gülünü bir çocuk gibi oynamak geliyor içimden. Sapladığım topraktan çıkarıp, evin karşı tarafındaki yamaca doğru olabildiğince hızla koşarak olabildiğince hızla dönsün istiyorum. Koşarken rüzgar gülünün çıkardığı ses, çocukluğumda köydeki papatya tarlalarında koşarken ve elimin papatyalara çarpa çarpa çıkardığı o ses ile neredeyse aynı. Hafızası çok güçlü olmayan birisiyim. Yaşımın ufak olduğu zamanlardan aklımda kalan en güçlü anı bu papatya tarlalarında koşarken ne kadar mutlu olduğum. Rüzgar gülünün havada dönerken rüzgara çarpa çarpa çıkardığı bu ses belki de beni çocukluk dönemime geri götürdüğü için çok anlamlı benim için. Küçük bir rüzgar gülü bir anda hayatımın içerisindeki tüm boşlukları dolduruyor.
Rüzgar gülleri ise üzgün bugünlerde. Eskiden çocukların elinden düşmezlerken bugünlerde elinden tutan yok çünkü. Bir yazarın karma karışık, üzerinde binbir tane not kağıtları, kitaplar ve daktilosundan oluşan sigara kokan masasüsünü üstünde unutulmuş birkaç satır gibi yalnızlar hayatta. Çocukları eskisi kadar heyecanlandırmadıklarını fark etmiş olsa gerekler eskisi kadar heyecanla dönmek istemiyorlar. Unutulup gitmekten korkuyorlar. Artık günümüz insanlarının hayatlarında anlamlı bir paragrafa dönüşemeyecek olan o unutulmuş satırlar olmak acı veriyor onlara. Bu üzüntü içinde dahi dönmeye devam ediyorlar.
Göğün sonbahar kıyafetini giydiği bugünlerde bahçemizdeki rüzgar gülüne takılıyor gözlerim. Ne kadar da yalnız ve ne kadar da vefakar. Resmini çekmek istediğimde rüzgar bir anda diniyor. Arka planda grinin farklı tonlarına çalan ve kameranın bulanıklaştırdığı gökyüzü ve en önde canlı renkleri ile olağan üstü bir kare yakalıyorum. Sanki bukleleri dönüyormuşcasına bir heyecan kaplıyor içimi. Oysa biliyorum ki bukleleri durgun ve yerli yerinde duruyor. Artık çocuklar için bir oyuncaktan ziyade bahçelerde bir süs olduğunun bilincinde sanki. Oysa bir çocuğun mutlaka bir rüzgar gülüne sahip olması gerektiğine inanıyorum. İleride saçlarına ak düştüğünde çocukluğunu hatırlatacak olan sadık bir dost olarak.




Yorumlar