top of page

Gecenin Vakti Yaklaştığında

  • Yazarın fotoğrafı: Ahmet Yagci
    Ahmet Yagci
  • 14 Eki 2022
  • 2 dakikada okunur

Kararsız bir yaz akşamında hava yavaş yavaş ağarmakta. Yolunu kaybetmiş tek tük martılar dışında kuşlar gecenin koynuna sığınmak üzere yuvalarına çekildiler. Gün boyunca uyumuş bir cırcır böceği ötmeye başladı. Yaz akşamları serin olur bizim buralarda. Gündüz daha şiddetli esen bir rüzgar yorulmuş olsa gerek şiddetini azalttı ve yerini hafif, tatlı ve insanın yüzünü okşayan cinsten bir yumuşaklığa bıraktı. Sokak lambalarının yanma saati geldi. Işığın bir süreliğine çekileceği bu topraklara eşlik edecek yıldızlar ise henüz seçilmiyor. Sessizlik çöküyor yavaş yavaş. Havada birbirine paralel uçan iki uçağa takılıyor gözlerim. Rüzgar ise ara ara kendini hatırlatıyor gücü zayıflasa da. Ben buradayım dercesine huş ağacının yapraklarını hışırdatıyor. Huş ağacı dünden hazır, dalları ve yaprakları sanki rüzgarın her darbesi ile kendinden geçiyor. Sessizliği yarma sırası ezan seslerinde. Farklı farklı camilerden, rüzgardan da aldıkları güç ile insanlara Tanrı’ya davet ediyor. Tıpkı az önce yapraklarını hışırdatan huş ağacı gibi. Tıpkı yolunu kaybetmiş olan martının her halde eve varacağından emin kanat çırpınışları gibi. Tıpkı gökyüzü gibi, maviliğini önce kızıla bırakıp ardından uykuya dalacak olan.


ree

Dışarıdaki sokak köpeklerinin ısrarları havlamaları ile kapattığım gözlerimi açıyorum. Geceni vakti yaklaştığında, ışık karanlığın içerisine saklandığında, sessizlik arttığında ve bana yalnızlık kaldığında yazıyorum bu satırları. Ne yazacağımı hiç düşünmeden klavyenin tuşlarına bastığımda kendiliğinden ortaya dökülen kelimeler kadar taze bir serinlik ferahlatıyor beni. Dış verandanın ışığını açmadım. Gün boyunca güneşten aldığı enerji ile kendini şarj eden minik lambaların yanıp sönmesi, site içerisindeki uzun ve ince sokak lambasının loş aydınlığı ve bilgisayar ekranının beyazlığı dışında her şey kendini geceye teslim etmek üzere. Cüretkâr sivri sineklerinin vızıltısı ara ara kulağıma geliyor. Mor salkım ise çiçeklerini döktü baharda, kendine yaz için kalan gür yaprakları ile evin duvarlarını işgal etmeyi sürdürüyor. Bu cırcır böcekleri hiç yorulmaz mı Allah aşkına?


Gecenin karanlığı artık yerleşsin istiyorum. Bulutların olmadığı parlak bir gökyüzünde ortaya aniden çıkıveren yıldızlara dalıp gitmek istiyorum. Yıldızların içerisinde bulunduğu galaksileri ve ne kadar ulaşılmaz oldukları aklıma gelince ürküyorum. Henüz yeni bitirdiğim ve zihnimde takılı kalan sorular geliyor aklıma. Kimim ben? Neredeyim ve neden şu an buradayım? Burada ne yapıyorum? Yaşamın dört temel sorusu olarak yazmış yazar. Kitabın adı ise Tanrı ile Sohbet. Cırcır böceği ise heyecanından en ufak bir şey kaybetmeden ötmeye devam ediyor. Aklıma ben de Tanrı ile sohbet edebilir miyim acaba diye düşünürken susuyor ve ben irkiliyorum. Sanki bana şu an ne yapıyorsun sanıyorsun sanki diyecek diye bekliyorum. Tanrı ile konuşmak mümkün mü? Tanrı uzaklardaki yıldızlardan mı seyrediyor bizi yoksa tuşlara basan parmaklarım kadar yakınımda mı? İçinde bulunduğum uzayda ve zamanda, tam olarak şu an var olduğum gecenin içerisinde, zihnimde beliren düşünceleri, kelimelere hayat veren kalemi, artık gökyüzünde yavaş yavaş belirginleşen yıldızları ve sabaha dek hiç susmayacakmışçasına öten cırcır böceğini var eden kim? İçimde hiç bitmeyen bir hakikat arayışı var. Gündüzün sıcağından kaçan tüm soru işaretleri sanki gecenin serinliğini fırsat bilip zihnimi işgal etmeye çalışıyor. Karanlık çöktü artık. Kuşlar çoktan içlerine çekildikleri yuvalarında sessizliğe büründüler. Rüzgâr ise belli ki gecenin bekçisi olacak sabaha kadar.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


IMG_3093.JPG

Ruhlarınız şarkı söylerse eğer, hayat sizleri dansa kaldıracaktır. 

Gelin beni yakından tanıyın :)

Let the posts
come to you.

Thanks for submitting!

Let me know what's on your mind

Thanks for submitting!

© 2023 by Turning Heads. Proudly created with Wix.com

bottom of page