top of page

Frenk İnciri

  • Yazarın fotoğrafı: Ahmet Yagci
    Ahmet Yagci
  • 18 Eyl 2022
  • 2 dakikada okunur

ree

Frenk incirleri yazın en keskin sıcağını yediğinde kendini belli etmeye başlar. Kendine has bir karakteri vardır. Özenle oluşturulmuş bahçelerde ve düzenli bir emek içerisinde yetiştirilen bir meyvenin tam aksine genellikle sıcak yörelerde yol kenarlarında, ormanlık alanlarda, patikalarda veya hemen bir kumsalın bitimindeki çorak topraklarda bir sahne dekoru gibi toprağa tek tük yerleştirilmiş bir kaktüsün kalın yapraklarında tane tane sıralanmış olarak var olurlar. Frenk incirleri asi ruhlarıyla yalnızlığı sever. Koyu kahverengi tahta bir çitin çevirdiği bahçenin içerisinde diğer bitkilerle aynı toprağı paylaşmaktansa, çitin hemen ardında özensiz bir toprakta ve yol kenarında hızla geçen arabaların kaldırdığı tozların verdiği rahatsızlığa rağmen hür yaşamayı tercih eder. Özgürlüğüne bu kadar düşkün bir meyve daha yoktur. Bazen alır başını gider. Dağın tepesindeki ormanlık alanlarda uzun çam ağaçlarının gölgesinde veya küçük çalılıkların yanında kendini gizler, görünmez olur. Zıtlıkların meyvesidir frenk inciri. Sıcak ve kuru bir havanın, koyu kahverengi ve kızıla çalan kurak toprakların, çöllerin uyandırdığı kuraklık hissinin tam aksine, kalın ve geniş yapraklarının ucunda hayata tutunmaya çalışan, ortamın pastel renklerine isyan edercesine uçlarındaki sarılıktan gövdelerindeki turuncu renge çalan bir canlılıkta parıldar ve buram buram hayat kokar. Bu yönüyle de aynı zamanda umudun meyvesidir. Derin sessizliği ile baktığı insana hayatın içerisindeki en zor koşullarda bile her zaman ortaya çıkabilecek bir yol olduğunu haykırır. En dikenli yaprakların üzerinde bile dünya tatlısı bir özü içinde barındırabilen bir canlılığın ortaya çıkabileceğinin kanıtıdır. Bakanları kendine çeken kendine has bir çekiciliği de vardır. Frenk üzümleri ilk defa dikkatimi çektiğinde rahat bir yolculuk yaptığımız bir yaz günüydü. Zamanın insanın üzerindeki ince bir zar gibi kapladığı baskı perdesini yırtabildiğimiz tatil dönemlerinden birinde ailecek denize komşu yeni bir köye doğru araba ile ilerlerken yol kenarlarında fark etmiştim onları. Frenk incirlerinin en olgunlaştığı Ağustos ayı içerisinde yeşil yaprakların üzerinde canlı ve parlak turuncu meyveler o kadar dikkate çekici bir hal almıştı ki, daha önce hiç yakından görmediğim bu sevimli canlılara yakından bakmak, belki birkaç tanesini koparmak ve yanımıza almak için dayanılmaz bir istek duymuştum. Gördüğüm bir sonraki yaban inciri kaktüsünün yanında arabayı park ettim. Yaban incirlerine dair en ufak bir fikrim yoktu oysaki. Bu sevimli meyveler nasıl koparılır, nasıl yenir veya gerçekten yenir mi bilmiyordum. O an benim için önemli olan birkaç tanesini koparıp, onlara sahip olabilmenin hazzını yaşamaktı. İnatçı ve rahatsız bir ruh hali ile dallarında kıpırdamadan duran ve kendilerine kimsenin asla sahip olamayacağı bir rahatlık içerisinde kendinden emin duruşları beni rahatsız etmişti. Keşfedilmemiş bir adaya ilk ayak basan bir korsanın heyecanı içerisinde bir tanesini koparmak için ellerimi uzattım. Dokunduğum an haddimi bildirecek olmasından habersiz bir şekilde yüzüme yerleşen gülümsemenin yerini kısa bir zaman içerisinde acı ve gün boyunca sürecek olan bir rahatsızlık kaplamıştı. Bir bebek teni gibi pürüzsüz ve yumuşak görünen dokusunun üzerindeki binlerce görünmeyen dikenlerin varlığını fark ettiğimde artık çok geçti. Cahilliğin kurbanı olmuştum. İnsanı kendine doğru inanılmaz bir hızla çeken bu sevimli meyvenin dokunulmaya hiç katlanamadığını anlamıştım. Bir karadelik misali insanı kendine çeken bir gücü vardı ve kaçmak imkansızdı. Arabadan inip yanına yaklaştığım an olay ufkuna girdiğimin farkında değildim. Frenk incirleri bu şekilde kolaylıkla keşfedilebilen bir ada değildi oysaki. Zor kullanmak gerekiyordu ona hakim olabilmek için. Elinize geçirdiğiniz kalın bir zırhla onunla savaşmak mümkündü. Bu zırhla kendine dokunanlara içini açıyordu. Dışındaki kabuğundan bu şekilde onu sıyırdığınızda içerisindeki öze ulaşabiliyordunuz. İçindeki öz sulu ama yer yer sert ve çekirdekli yapılardan oluşuyordu ve oldukça lezzetliydi. Ona hükmedebilenin ödülü çok büyüktü.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


IMG_3093.JPG

Ruhlarınız şarkı söylerse eğer, hayat sizleri dansa kaldıracaktır. 

Gelin beni yakından tanıyın :)

Let the posts
come to you.

Thanks for submitting!

Let me know what's on your mind

Thanks for submitting!

© 2023 by Turning Heads. Proudly created with Wix.com

bottom of page